Skip to main content

1996 yılında İstanbul’da doğan Fazilet Hümeyra Kara, 2020 yılında iş sebebiyle Ankara’ya taşındı. Yaklaşık iki yıldır bir kamu kurumunda “Sosyal Medya Uzmanı” olarak çalışan Kara, işinin yanında aktif olarak beş yıldır profesyonel spor hayatına devam ediyor.

Okçuluk ile ilgilenmeye ne zaman ve nasıl başladınız? Sizi bu alana yönelten etkenler neler oldu?

Babam hep sporla ilgilenen bir adam olmuştur. Bu sebeple kendi çocuklarının da en az bir spor dalıyla uğraşmasını isterdi. Ortaokuldayken yeni açılan bir okçuluk kulübü okulumuzda ders vermeye başlamıştı. Ben ve kardeşim de bu kursa kayıt olmuştuk. Senenin sonunda antrenörümüz bende yetenek olduğunu beni kulübüne lisanslı sporcu olarak almak istediğini söyledi. Ailem ve ben seve seve kabul ettik. Tabi, beni etkileyen en önemli sebeplerden biri de yarışmalar sebebiyle Türkiye’nin başka şehirlerini takım arkadaşlarımla beraber gezebilecek olmaktı.

Spor hayatınızda motivasyonunuzu düşüren bir durum oldu mu?

Üç yıl bu şekilde ok attıktan, yarışmalara katıldıktan sonra tesettüre girmeye karar vermiştim. O zamanlar tesettürlü kadınlar yarışmalara gidemiyordu. Antrenörümün odasına gidip ağlayarak bırakacağımı söylediğimi hatırlıyorum. Bunun üzerine antrenörüm bırakmamamı milli takıma girebilecek yeteneğimin olduğunu söylemişti. O an çok zordu benim için, hem çok zevk aldığım hemde Türkiye dereceleri kazandığım bir spordu.

Okçuluğu bıraktığım süreçte herhangi bir yerde okçulukla ilgili bir şey gördüğümde çok üzülürdüm. Bir gün anneannemlerde iken televizyonda Mete Gazoz’u gördük, anneannemin şunu dediğini hatırlıyorum; “Ah kızım, sende devam edebilseydin bu çocuk gibi başarılı olacaktın.” O an aklıma neden tekrar başlamıyorum ki düşüncesi gelmişti ve 2017 yılında tekrardan okçuluğa başlamış oldum.

Bu alanda ilk ödülünüzü ne zaman aldınız? O an yaşadığınız duyguları paylaşabilir misiniz?

İlk başladığım zamanlarda yıl 2010’du okçuluğa pek ilgi yoktu, yarışmalarda yaş kategorimizde de pek sporcu yoktu. Derece almak şimdiye göre bir tık daha kolaydı. Şimdi bayağı bir sporcu var, yarışmalar bayağı kalabalık oluyor. Bu durum, herkesi iyi olmak için zorluyor, rekabeti arttırıyor. Türkiye Şampiyonaları dışında çeşitli il yarışmaları oluyor onlara katılıyoruz, dereceler alıyoruz fakat Türkiye Şampiyonaları her zaman daha önemli her sporcu için.

Kazandığım ilk Türkiye Şampiyonası derecesi çok sevgili takım arkadaşlarım Yasemin ve Tülay Hocamla aldığımız 2021 Salon Federasyon Kupası Makaralı Yay Bayan Takım birinciliğiydi. Bizim için çok çok özel bir andı, güçlü takımları elemiş ve Türkiye şampiyonu olmuştuk. Gün boyu inanamamış ve sürekli birbirimize, “Biz gerçekten şampiyon mu olduk ya?” diye sormuştuk. Ondan sonra motivasyonum ve kendime olan inancım arttı. Şu an kendimi hem fiziksel hem zihinsel yönden geliştirerek hedeflerime ulaşma yolunda emin adımlarla ilerliyorum.

Yakın çevreniz sizi bu süreçte destekledi mi? Okçuluk yaptığınızı öğrenen insanların tepkisi nasıl oldu?

Ailem maddi manevi her konuda hep en yakın destekçim oldu. İyi, kötü her anımda moral, motivasyon verdiler. Spor hayatı her zaman umduğumuz gibi güzel gitmiyor. Yeri geliyor düşüyoruz, yeri geliyor çok güzel gidiyor her şey. Önemli olan o düştüğümüz anlarda hızlı bir şekilde toparlayarak kalkabilmek. Hayatımızda inişler çıkışlar olduğu gibi sporcularında karşılaştığı zorluklar oluyor. Bu zorluklar bir noktada fiziksel olmaktan ziyade zihinsel olarak karşımıza çıkıyor.

Zorlandığımda çok kez bu spora uygun olmadığımı düşündüğüm, yakınlarıma bu sporu bırakacağımı söylediğim zamanlar oldu. Bu zamanları iyi yönetip bu zorlukların spor hayatının, sporculuğun bir parçası olduğunu düşünmek, bizi sporcu yapan olayların bunlar olduğunu fark edip bunlardan ders çıkarmak en önemli nokta aslında. Artık her başıma gelen kötü olayın beni bir sonraki adıma taşıdığını düşünerek ilerliyorum. Öldürmeyen acı güçlendirir mottosuyla ilerliyorum galiba.

Sporcu olmak, hayatınızda ne gibi şeyleri değiştirdi? Olumlu veya olumsuz yanlarından bahsedebilir misiniz?

Sporcu olmak hayatıma olan bakış açımı değiştirdi diyebiliriz. Sporculuğu, hayatın küçük bir simülasyonu olarak görüyorum aslında. Hayatımızda olduğu gibi sporda da rakip, rekabet, zorluklarla başa çıkma, zaman yönetimi, başarılı olma, başarıyı iyi yönetebilme, heyecan, stres unsurları var. Eğer iyi bir sporcu olmak istiyorsanız bunları başarılı bir şekilde yönetebiliyor olmanız lazım, keza hayatımızda da aynı şekilde.

Ben normalde çok yavaş kanlı bir insanım. Yakınlarım çok iyi bilir ki toplu olarak yemek yediğimizde en sona ben kalırdım, buluşmalara geç kalırdım, konuşmam bile yavaştı. Sporcu olduğumdan beri zaman yönetimimi etkili bir şekilde yapabiliyorum. Günlük yaşantımda yaşadığım olaylarda nasıl tepki verebileceğimi tahmin edebiliyorum çünkü o olayın benzerini sporcuyken yaşamışım ve deneyimlemişim aslında. Olaylara ve tepkilere karşı farkındalığımı arttırıyor diyebiliriz.

Oku tam atmadan önce zihninizden neler geçiyor?

Her şey! Aslında hiçbir şey düşünmeden atmamız gerekiyor fakat bazen pek mümkün olmuyor. İster istemez düşünceler zihnimize nüfuz ediyor ve o oku bazen kötü atmamıza bazen de hiç atamamıza sebep oluyor. Antrenmana başlamadan önce zihnimi boşaltmaya çalışıyorum. Önceliğimi zevk almaya veriyorum, iyi atışlara veya puan tutmaya odaklanmadan sevdiğim müzikleri açarak andan mutlu olmaya odaklanıyorum. Fark ettim ki böyle olunca uzun yıllar boyunca bu sporu yapabilmişim. 

Heyecanınıza ve strese nasıl hakim olabiliyorsunuz?

Heyecanla ve stresle başa çıkma durumu biraz zorlu bir süreç. Teoride başa çıkmamız gerektiğini, başa çıkma yöntemlerini biliyoruz belki ama uygulamada sıkıntılı oluyor genelde. Karşılaştığım durumlarda öncelikle sakin kalmaya çalışarak bir önceki yarışmada öğrendiğim heyecan ve stres yönetimini bir sonraki yarışmada da uygulayıp üzerine bir yöntem daha ekleyerek ilerlemeye çalışıyorum.

Bir önceki yarışmadan bir sonraki yarışmaya kendime ne kattım buna bakıyorum aslında. Bir önceki yarışmadan, stres veya heyecan konusunda kendimi daha iyi yönetebildiysem, elemede bir öncekinden daha yüksek puan atabildiysem, sıralamada attığım puanı, bir puan da olsa yükseltebildiysem ben o yarışmadan mutlu ayrılıyorum.

Madalya kazanmak her yarışma mümkün olmuyor tabi Sporcu olmak hayatıma olan bakış açımı değiştirdi diyebiliriz. Sporculuğu, hayatın küçük bir simülasyonu olarak görüyorum aslında. Hayatımızda olduğu gibi sporda da rakip, rekabet, zorluklarla başa çıkma, zaman yönetimi, başarılı olma, başarıyı iyi yönetebilme, heyecan, stres unsurları var.

Okçuluğa ilk defa başlayacak olanlar için ne tavsiye verirsiniz?

Öncelikle spor yapmak, hobi olarak veya profesyonel olarak çok çok güzel bir his. Çoğu kişi spor yapması gerektiğini biliyor fakat harekete geçemiyor, karar verip harekete geçtiğiniz için sizi tebrik ediyorum, ayakta alkışlıyorum.

Sporcu olmanın iyi yönleri olduğu gibi zorlukları da var buna hazırlıklı olmanızı, karşılaştığınız zorluklar karşısında hemen pes etmemenizi, uzun soluklu bir yolculuk olduğundan istikrarlı bir şekilde buna devam etmenizi tavsiye ediyorum. Zorlukları aştığınızda, size artı bir deneyim olarak geri döneceğini unutmayın. Bunlar sizi madalyaya, başarıya ulaştıracak etkenler. 

En baştan tekrar başlasaydınız neyi farklı yapardınız?

Direkt makaralı yay kategorisinden başlardım ve gerçekten istikrarlı bir şekilde, sıkı  antrenman yapardım. Yaklaşık altı yıl boyunca klasik yay kategorisinde yarışmalara katıldıktan sonra makaralı yaya geçiş yaptım, son iki senedir makaralı yay kategorisinde yarışmalara katılıyorum. Antrenörüm sayesinde geçmiş oldum; puanlarım çok yükseldi, güzel başarılar elde ettim ve çok mutluyum. En başından doğru seçimleri yapmak sizi hedeflerinize daha kısa sürede ulaştıracağına inanıyorum.